Polonya

1790’lı yıllarda Polonya (Lehistan) parçalanıp Rusya, Prusya ve Avusturya tarafından pay edilir. Bu durumu ise o zaman dünya üzerinde bulunan devletlerden sadece Osmanlı İmparatorluğu kabul etmez. Lâkin tabii ki bu üç devletle savaşıp Polonya’yı kurtarabilecek gücü de yoktur. Fakat Osmanlı İmparatorluğu sağlam bir tavır sergileyerek o tarihten sonra tam 120 yıl boyunca Polonya’nın dağılışını protesto eder ve bu yok edilişi tanımadığını ilan eder.

Bunu da şu şekilde gerçekleştirmektedir: Osmanlı padişahları senede bir gün ülkesine gelen tüm yabancı sefirleri aynı anda ağırlamakta, merasim düzenlenmektedir. işte her sene bu merasimlerde sanki Polonya hâlâ varmışçasına sıra bu devletin sefirini anmaya geldiğinde “Lehistan sefiriiii!” diye bağırılır ve bir osmanlı askeri “Lehistan sefiri yoldadır!” şeklinde bağırarak cevap verir.

Bu, osmanlı imparatorluğu’nun oradaki tüm yabancı sefirlere “biz hâlâ Polonya’nın işgalini tanımıyoruz!” şeklinde bir notadır aslında. Bu durum Polonya’nın tekrar bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etmiştir. Hatta yıllar önce Avrupa Birliği’ne üye ve üye olmaya çalışan ülkelerin Topkapı Sarayı’nda düzenlenen toplantısında Polonya Cumhurbaşkanı kürsüye çıkar çıkmaz ilk sözü “Polonya elçisi geldi!” olmuştur.

Hikâyenin temeli, Polonya-Litvanya Topluluğu’nun 1795’te Prusya KrallığıRusya İmparatorluğu ve Habsburg monarşisi arasında bölünmesini tanımayan tek büyük ülkenin Osmanlı İmparatorluğu olmasından kaynaklanmaktadır. Bazı kaynaklarda Kaçar İran’ın da bu bölünmeyi tanımadığı belirtilir.[4][5]

Bu hikâyenin ilk yazılı kaydı 1936-1945 yılları arasında Polonya’nın Türkiye’deki büyükelçisi olan Michał Sokolnicki’ye aittir. Hikâyeyi İstanbul Polonya toplumunu tanıyan bir Türk subayı ve politikacı olan Ali Fuat Cebesoy’dan öğrendi. Cebesoy, bu alışkanlığın saltanat sonuna kadar devam ettiğini, Sultan II. Abdülhamid döneminde genç bir subay olarak buna bizzat şahit olduğunu iddia etti.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *