Ousmane Sembene – Senegal

Piposunu ağzından eksik etmiyor. Kitap yazıyor, halkının kitapları anlamadığını görünce, sinemaya yöneliyor.

“Sinema mı?”

Onun doğduğu ve yaşadığı topraklarda halkın okuma yazması epey kıt olmasının yanı sıra, sinemaya da epey uzak. O yine de, sinemayı deniyor, çünkü sinema ile anlatım okumaya göre, çok daha kolay.

1923’de “yokluklar ülkesi” Senegal’de doğuyor şair, yönetmen, yapımcı, senarist, yazar Ousmane Sembene.

Çektiği ilk film ile halkına sömürgeciliği ve onun sonucu olarak sosyal adaletsizliği anlatıyor. Anlatmakla kalmıyor, halkının buna karşı nasıl mücadele etmesi gerektiğini de, gösteriyor.

Her filmi ayrı ilgi görüyor.

Fakat Senegal Kimin umurunda?

Ama öyle değil, çektiği filmlerle ülkesini dünyaya tanıtıyor.

Kısa sürede film dünyasının ilgisini üzerine çekiyor. Cannes film festivalinde ödül kazanıyor. Filmde çocukluğunda sünnet edilen bir kadının öyküsünü anlatıyor. Sünnet edilen kadın köyünde bu adete karşı savaş açıyor.

Film, izleyenleri Afrika sokaklarına, Senegal geleneklerine götürüyor. Öyle ki, filmi izlerken, Senegal’i görmek arzusu aşılanıyor Avrupalı ve Amerikalı seyirciye.

Senegal’li Sembene Batıda öylesine popüler oluyor ki, sonunda ingiltere kraliçesi onu kraliyet ailesi çzel onur ödülü vermek üzere Londra’ya saraya davet ediyor.

Sembene, törende kraliçenin gözünün içine baka baka, kendi dilinde:

“Sizin topraklarınızdayım. Sizin sahip olduğunuz sistem içinde sizin tarafınızdan ödüllendiriliyorum.

Konuşmam kendi öz dilimde olacaktır.

ingilizler bizim ülkemize geldiklerinde, ellerinde incil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler.

Gözümüzü açtığımızda ise, bizim elimizde incil, onların elinde topraklarımız vardı.

Yeni dil ve yeni din, bizi hep çalışmak zorunda bırakan itaatkar köleler yaptı.

Özgürlük için her karşı çıktığımızda, bizi birbirimizle savaşmak için ikna ettiler, silah verdiler.

Kendi kardeşleriyle savaşan bir ülke haline geldik.

Hastalıklar yaydılar. Ne olduğunu bilmediğimiz içeçeklerle bizi zayıf düşürdüler, hasta yaptılar. Her çeşit yiyeceklerin yetiştiği topraklarımıza ilaç döktüler.

Sonra da, kendilerini temizlemek için sanatçılarına, fikir adamlarına, sadece kendilerini kapsayan insan tarifleri yaptırdılar.

Büyük acılar ve ölümcül işkenceler ördüler.

İlk gelenler zulmü durdurma vaadiyle bizleri ele geçirdiler. Bugün gelenler halen topraklarımızı işgale devam ediyor.

Biz artık sizin doktorlarınızı, ilaçlarınızı, yiyecek yardımlarınızı kabul etmiyoruz.

Birbirimizi anlamamızı zorlaştıran; şarkılarımızı ve masallarımızı unutturan dilinizi reddediyoruz.

Özgürlüğümüzü ilan ediyoruz.

Afrikalı insanlar olarak, sizi topraklarımızdan kovuyoruz”.

Sembene, konuşmasının sonunda:

“İnsan onurlu doğar.Hiç bir insanın Kraliçelerin vereceği onura ihtiyacı yoktur”.

Sembene bu cümleyi bitirdiğinde, Kraliçenin Sarayında kimseden çıt çıkmıyordu.

Sembene, ödülü almadan Saraydan ayrıldı .

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *