Kintsugi

 

Bu fotoğrafta gördüğünüz çanaklar bir Japon sanatını temsil ediyor. İsmi “Kintsugi”.
Daha önce internette dolaşan başka fotoğraflar da görmüş olabilirsiniz. Halbuki büyütüp duvara asılacak kadar önemli bir fikir var altında..

Her hangi bir eşyamız kırıldığı zaman ne yaparız?
Çok tuzla buz olduysa kaldırır atarız, ya da aman çakılmasın diye özen göstererek yapıştırır, sonra da başarılı olduysa, “Oh , kırıldığı hiç anlaşılmıyor, pek güzel oldu.” diye arkamıza şöyle bir yaslanırız değil mi?

Hah işte, bu bir toplum kültürü efendim..

Neden derseniz, bizim geleneğimizde “ayıbı örtmek” vardır.
“Kol kırılır yen içinde kalır” vardır. “ Elalem ne der?” vardır..

Böylece kırılan vazoyu çaktırmadan yapıştırmak ya da kaldırıp çöpe atmak gibi, başımıza gelen dertleri de, başarısızlıkları da, şanssızlıkları da, aynı şekilde yok saymak, veya olmamış gibi davranmak rolune soyunuruz.

Gel gör ki Japonlar farklı düşünüyor.

Kırılan eşyayı “altın tozu” ile onararak, hasar gören bir eşyanın, daha da değer kazandığına inanıyorlar.

“Altındaki mantık tam olarak şu : “ Mükemmel olmayanı kucaklamak! “

Aynı şeyi insan hayatına yansıtırsak, Japonlar diyor ki, “Bir insan acı çekmiş, hasar görmüşse, bundan büyük bir ders çıkarmıştır. Ve artık eskisinden daha güzel, daha değerlidir.”

Anlayacağınız hasarlı olan kısmı saklamak yerine, altınla kaplayıp değer vermek ve bu şekilde saygıyla karşılamak söz konusu..

Ne kadar farklı bizim kültürümüzden değil mi?
Hayat da her şeyi canım cicim diye öğretmiyor ki, bazen aşkediyor yüzüne tokadı, bazen indiriyor kafana balyozu, ve bazen ittiriyor sırtından kabaca..
Biz bu mantıktan gidersek, Öğrenene kadar hırpalıyor bizi..

Kırılıp dökülmeden insan kemale eremiyor …

Ama, zaman denen o şahane merhem, her yaraya şifa oluyor illa ki..

Renkleri flulaşmış sulu boya resimlere dönüyor çektiğimiz acılar.. Bakıp bakıp, yahu ben bir zamanlar bu resmin içinde miydim diyorsunuz, ya da eninde sonunda diyeceksiniz..

O zaman işte , önemli olan ne biliyor musunuz, o acılardan, sertleşmiş, katılaşmış bir kalple çıkmamak..
Çünkü o kalp sertleşti mi, en çok sahibine batıyor..

Sadece kişisel hayatımızda da değil, Kintsugi’yi düşünürken aklıma hep Türkiye’m geldi.

Dolmuşta, markette şurada burada duyduğum zaman resmen kalbime diken gibi batan bir söylem var, “ Biz adam olmayız” “ Çivisi çıktı bu memleketin..” “Yaşanmaz bu ülkede..”

Bu güzel memleketin orası burası çatlamış, kırılmış olsada, o kırıkları altın ile kaplamadığımız sürece, böyle konuşmaya devam ettikçe, bizi sinesinde saklayacak bir vatanımız kalmayacak.
Çünkü bence her bu cümlede bir kenarı daha kırılıyor bu caanım ülkenin..

Hiç , ama hiç birimiz mükemmel değiliz, belki de hiç bir zaman olmayacağız.

İç içe geçmiş çanaklar gibiyiz milyonlarca..

Hepimizin kırıkları, ayıpları var.
Yok sayamayız onları.

Onları görünmez bir yapıştırıcı ile tutturup başımızı başka yöne çeviremeyiz. Kırılan parçaları öylemesine çöpe süpüremeyiz.
Ya da başka bir çanağı parmağımızla gösterip nasıl kırıldığından da bahsedemeyiz..

Önce kendimizin, sonra da birbirimizin kırıklarını , hasarlarını altın tozuyla kaplama zamanı..

Gözümün nuru memleketimin mükemmel olmayan yanlarını kucaklama zamanı..

Altın tozu nerede mi?

Zülfü Livaneli’nin türküsünde :
“Bir insanı sevmekle başlayacak her şey…”

 

Bige Güven Kızılay
Hayal Ağacım – Hayykitap

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *